Söyleşi: Hakan Sarıhan
ArtsGallery’de açtığı kişisel sergisi, COLLECTIVE Bülten için yaptığı editoryal çalışmalar ve değerli katkılarından ötürü içimizden “BİR”i NİSAN sanatçımız Grafik Tasarımcısı, Ressam ve Eğitmen Müge Süel oldu, kendisini kutluyor ve sizlere tanıtmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşimizi sunuyoruz.
-Doğup büyüdüğümüz ortam insanı şekillendirir. Bu anlamda sizin öykünüzle başlayalım isterseniz.
1969 istanbul doğumluyum. Biyografik olarak İstanbul da doğmuş olsam da İstanbul, Ankara, İzmir, Akçakoca ve Adana yaşantımın biçimlenmesinde önemli coğrafyalar.
Kentsel bir örgü gibi görünse de çocukluğumun her yıl üç aylık yaz tatilleri döngüsü ile batı karadenizin sahil kasabası Akçakoca’nın payı diğerlerinden hep bir tık önde gelir. Sahil çocuğuyum diyebilirim.
-Sanatla ilişkiniz nasıl başladı? Bu eğitimi almaya sizi motive eden unsurlar nelerdi?
Çocukluğum doğa ile iç içe geçti ve yeteneklerimin farkedildiği şanslı bir çocukluk yaşadım. Kırmızı topraktan çamurla heykelcikler, sahildeki taşlarla taşbebekler, deniz kabukları ile müzik dinlemeler…önemli hatıralarım..
İlk resim öğretmenim değerli biricik öğretmenim ona olan sevgim…
Bu arada solağım, özgür ve kabul gören çocukluk…
Uzun bir süre eğitmenlik yaptığınızı biliyorum, bunun sizi ne yönde etkilediğini düşünüyorsunuz, olumlu mu oldu?
Öğrenciliğim öğrenmeye açık ancak otoriteye karşı gelen dönemlerden geçti.
Eğitimci olarak görev aldığım kurum ve kuruluşlarda öğrencilerim öğretmenlerim oldu…bu şiirsel ya da masalsı gelebilir…ama gerçek olan..özellikle sisteme karşı duruş sergileyen ya da sistemin dışladığı öğrencilerim benim öğretmenlerim oldu… Didaktik olmayan daha çok yaşayarak deneysel akışta olan doğaçlama peşinde olan bir öğretmen… elimden geldiğince her öğrencimin gözündeki ışığı yaklalama peşinde idim. Yaşadığım bu en değerlisiydi bana verilen görevlerin içinde…
-Bu etkilenme konusunu kent ve kırsal ikilemi bağlamında da öğrenmek isterdim. Resimlerinize işlerinize nasıl yansıdı bu kent ve kırsal ikilemi?
Kırsal sömürmez. Yeteri bilir. Kırsalda imece vardır. Hür kılar. Şifalandırır. Sizi temizler.
Kentte ise sosyal kültürel varlıklardan yoksun iseniz…
Doğadan koparılmıştır insan, doğadan…sağlığını, kimliğini, hürriyetini sisteme teslim eder adeta bu çok hüzünlüdür…Adeta yutulmuş hissettirir..
Doğanın öğretiselliğini tartışmasız kabul ederiz.
Bu anlamda kentte yaşamanın sıkışmışlığına da mercek oldu doğanın içinde yaşadığım onunla beslendiğim çocukluk.
Toplumsal anlamda sistemin yorgun figürlerine ve yüzlerine odaklandığım soyut figüratif işler yaptım. Tekstürel strüktürel dokusal katmanlı yapı figürler azaldıkça arttı diyebilirim.
Tamamen non objektivist figürsüz soyut resimlerimlerimde de yüzeydeki deneysel doku arayışlarım yine yüzeysel yapının altındaki derinlik arayışlarım yolculuğumun ayrılmaz parçası oldu. Bulunduğum noktadan, bakış açımdan gördüğüm ve duyumsadığım öznel ve nesnel olan adeta buluştu.
Doğadan koparılmış kentte sıkışmış insanların sistem içindeki yok oluşları ve yüzeysel duruşlarının, figürleri ,ve resimlerini yapma çabası, gitgide derinlik arayışı ve özlemi ile resim yüzeyinde kayboldu. Yerine, derinlik, doğadan gelmenin örüntüsel yapısı ile, tekstürel birlikteliği geldi diyebilirim.
Resim yaparken; yaşam içinde, görünen ile olan arasındaki bağı kısaltmak, yakınlaştırmak yolculuğumdaki rehberim oldu.
-Sanatçıların yaşamlardaki kırılmaları doğrudan sanatlarına yansır. Sizin için böyle kırılma anlarının olduğunu çıkarıyorum eserlerinizden. Biraz bu değişim ve dönüşümlerden bahsedelim isterim.
Abstract expresyonist (soyut dışavurum) yaklaşımla bu döngüde işler üretirken corona pandemisinden 3 yıl önce rahatsızlandım. Hayati önem taşıyan akciğer onkolojik bir tedavi sürecine girdiğim dönemsel resimlerimde; tüm kimyasallardan da uzak durmam gereken toksik olmayan 3-6 yaş çocuk boyaları ve organik leke oluşturma ile deneysel çalışmalara yöneldim.
-Artık atlattığınızı biliyorum bunu. Siz nasıl başettiniz bu sıkıntılı durumla?
Bu yönelimde; edinme değil azalma kökenli bir duruş oldu ve bu tüm yaşantımı etkiledi diyebilirim. Hastalığa değil, sağlığıma odaklanmam çıkış yolum oldu. Üretmeye ve edinmeye yönelik öğrenmenin gücünde devinimsel anlamda evrildiğim bu süreç sağlığıma kavuşurken en büyük zenginliğim oldu. Bu kazanım, sözünü ettiğim zenginlik tam tersi olan azalmak, mahrum kalmak, indirgemek ile örtüşen yaşamsal alışkanlıkları ve biçimleri beraberinde getirdi. Tabii bu işlerime de aynı şekilde yansıdı.
1957’lerde zero duruşunu anımsatan yeniden varoluşun, yok oluştan sonraki duruşun, özgürlüğünü, özgünlüğünü, duyumsamak ve bunu duyumsatma isteği ve çabası işlerimin ayrılmaz parçası oldu.
-Bu “zero duruşu” biraz daha açmanızı rica edeceğim sizden.
2020-2022 arası sanatsal çalışmalarımın kaynağı ‘hiç’i sorgularken nihilist olmayan her yok oluştan sonra varoluş dengesini kurmaya çalışan saf olasılıklar ve doğanın evrimsel döngüsel öğretisel izdüşümleri gibi… yalın ve bütünü arayan işler, kağıt ve tuval üzerine yapmış olduğum su bazlı suluboya akrilik boyalarla ürettiğim karamsarlıktan silkinip her şeye sıfırdan başlama çabası ile sınırların olmadığı, yarını ve yepyeni olanı kucaklayan işler diyebiliriz.
-İlerleyen günlerde neler var planladığınız?
Aslında çok planlı programlı olduğumu söyleyemeyeceğim, akışta olmak ve edinmiş olduğum yaşamsal ve sanatsal ritüeller adeta organik bir yapıyla evrilmeye taşıdıkça ben de bu ivmeyle sanıyorum yolumda gideceğim…bu yolculukta neler çıkacak karşıma onunla evrileceğim..
Bildiğim bu.
Elbette ki bilinçli farkındalığın taşıdığı getirdiği tüm yapılarda veya oluşumlarda ürettiklerimi ve başkalarına da yararı dokunabileceğine inandığım düşüncelerimi paylaşacağım.
Solo ve grup sergileri, sosyal sorumluluk projeleri vb. olacaktır…
Mailart ile ilgileniyorum, dünyadaki diğer bildiğim bilmediğim tüm coğrafyalardaki sanatçılarla paylaşım içinde olmak beni heyecanlandırıyor..daha çok içinde olmayı istiyorum bu dinamiğin.
Biraz da dijital dünyadan konuşalım. Artsgallery’e, sanal sergilere siz nasıl bakıyorsunuz?
Fiziki alanların dijital izdüşümleri…
Yaşamın içinde, sosyal iletişimin kısıtlandığı yönde devreye girebilen belgeselliğini de koruyabilen bir dönüşüm…
Ben kişisel olarak burada da dengede olmayı seçiyorum ve böyle olduğunda yararlı bir mecra olduğuna inanıyorum.
ArtsCollective Sanat inisiyatifi üyesi olmaya nasıl karar verdiniz, burada yapılacak çalışmalar için neler söylemek istersiniz?
‘’Birgrupinsan’’ Sayın Celalettin Tandoğdu’yu burada saygıyla anıyorum. Sizinle o vesileyle tanışmış, çalışmıştık…yani sizin iş disiplininizi biliyorum…
Güven çok değerli…
Burada olmaktan mutluyum… Olacaklar için de heyecanlıyım…
Her şey için çok çok teşekkür ederim.
-Güzel, ilham verici bir söyleşi oldu, zaman ayırdığınız için biz çok teşekkür ederiz. Başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz gönülden…
Ben, teşekkür ederim. Sevgi ve sağlıkla, umutla, özgürlük ve barışla…
Müge Hanım, tüm mücadeleleriniz, gayretiniz ve bunların birikimi olan başarılı çalışmalarınızdan dolayı sizi kutluyorum.👏 💐 🧿
Hersey sağlıkla ve gönlünüzce olsun.🍀
Selam ve sevgilerimle.
Nilüfer İNALTONG
Başardınız öğretmenim.Tebrikler.